29 Kasım 2011 Salı

BOŞA DEĞİLDİR

Düzlerde yasaksa özgürlük lafı
Kaldırın dünyadan cezayı affı
Dağlarda gezmekle insan sarrafı
Oluşumuz bizim boşa değildir

Başımız basıldı ülkümüz dedik
Yüce divanlarda idamlar yedik
Estergon gibiyiz açılmaz gedik
Deyişimiz bizim boşa değildir

Her yanımız ilim aksiyon dolu
Kırılsın cehalet ilminin kolu
Budur dedik işte devrimin yolu
Sezişimiz bizim boşa değildir

Müzik uçmak ister duramaz kafes
Dedemden yadigar ney ile nefes
Sırtımıza cübbe kafamıza fes
Giyişimiz bizim boşa değildir

Yücedir gönlümüz dağlardan yüce
Gayri kim dayanır böyle bir güce
Böyle bir sevdanın yanında cüce
Kalışımız bizim boşa değildir

Doğrulamaz küfür kırıktır beli
Erişemez bize düşmanın eli
Başımızda eser zaferin yeli
Sevinçimiz bizim boşa değildir

Dağlarda dolaştık obalar kurduk
Analar besledik bebe doğurduk
Dedem Korkut geldi isimler verdik
Verişimiz bizim boşa değildir

Yenisey ırmağı durgun mu akar
Bilge Kağan durup nereye bakar
Gökyüzü yarılır şimşekler çakar
Kükreyişimiz bizim boşa değildir

O İstanbuldur ki ceylandır seker
Yuvarlanır durur sanki bir teker
Fatihi görünce boynunu büker
Fetihimiz bizim boşa değildir

Türküz dedik işte anlayan anlar
Bir karış uğruna verilen canlar
Bak hala bile akıyor kanlar
Ağıtımız bizim boşa değildir

Bakarsan dünyaya her bir yanı kir
Ayrım var içinde haniya zikir
Olmaz olmaz öyle...her insanı bir
Sayışımız bizim boşa değildir

Nizamülmülk dirilsin cehili boğsun
Selahaddin kalksın haçlıyı kovsun
Fatihler öldüyse Süleyman doğsun
Dileğimiz bizim boşa değildir

Dedem Alparslanın şad olsun ruhu
Delip de geçmişti nice güruhu
Diyelim yoluna hu Allahım hu
Zikirimiz bizim boşa değildir

Osmanlı,Selçuklu,Hundur aslımız
Erenler yolundan geldi neslimiz
Çanağı, çömleği ve de testimiz
Kültürümüz bizim boşa değildi

Beyaz atlı Yavuz yardım et bize
Nasıl da gelmişti milletler dize
Önden Osman gitsin uyalım ize
Gitişimiz bizim boşa değildir

Sarılmışken böyle kötü bir ağa
Ülkümüz diyerek yürüdük sağa
Bu iman uğruna dağlardan dağa
Sekişimiz bizim boşa değildir

Var idi dillerde o yüce kelam
Dinecek böylece bu kadar elem
Turan illerinde Kürşad'a selam
Salışımız bizim boşa değildir

Biz ülkü diyerek geçmiştik candan
Ana ocağından yar kucağından
O yüce zülfikar çekildi kından
Savaşımız bizim boşa değildir

Söküldük de geldik Oğuz boyundan
Turan diyarından ülkü köyünden
Hırkayı pamuktan pabucu yünden
Dikişimiz bizim boşa değildir

Dalma güzel yüzlüm hayale dalma
Komşu bahçesinden haramı alma
Var ise bağında bir kızıl elma
Yiyişimiz bizim boşa değildir

İdil-Volga,Tuna,Selanga,Orhun
Mütehessir hepsi akıyor yorgun
Tanrı dağlarıysa ayrı bir dargın
Birleşmemiz bizim boşa değildir

Semerkant,Buhara,Taşkent,Ötüken
Gül gördükten sonra göremez diken
Hepisi bir sıla hepsi bir iken
Sevişimiz bizim boşa değildir

Hoca ilim deyip batı anıyor
Oysa adam saati öcü sanıyor
Bilmemki bu hoca kime kanıyor
Şaşkınlığımız bizim boşa değildir

Boşa değil dedim göründe bakın
Bu dediğim günler hemi de yakın
İmanın yolundan ayrılman sakın
İnancımız bizim boşa değildir

Ülkümüz,dinimiz,türkümüz ve töremiz
İnanmalıyız hepsine içten hepimiz
Vel hasıl hiç biri boşa değildi
BU TARİH ÖNÜNDE DÜNYA EĞİLDİ
BİR BOZKURT ÖNÜNDE DÜNYA EĞİLDİ

HIZIR AKTAŞ

YORUM...

Şiirleri okuyanlar yorum ve eleştiri bırakırsa müteşekkir kalırım...

PARKE TAŞLARI

PARKE TAŞLARI

Soğuktan birbirine sığınmış parke taşları
Birinin kolu birinin omuzunda
Sokak lambası çözmeye yetmiyor illegal örgütlenmelerini
Ard arda hepsi uzuyor da uzuyor...
Kol kola ,omuz omuza,saf saf dizilmiş parke taşları
Bu direniş kime?
Ayaklar altında ezile ezile,aşına aşına...
Bu şahlanış kime?
Kimisinde kurşun yarası,delinmiş,çatlak,kimisinin kalbi kırık,
Kimisinde kan izi,kimisinde dil yarası tükrük lekesi
Kimbilir kaç cesede yatak,kaç yolcuya arkadaş sırdaş oldular
Kimbilir kaç çocuk çizgilerine basmadan yürüdü?
Oyun sandığı şeyin anlamsal bilincine varmadan...
Bir menderesli nehir gibi ve yahut nazlı bir gelin gibi,
Öteye beriye salına salına ilerleyen çizgilerin idrakine varmadan
"Birlik ve beraberlik kavramlarını beller ve hayatına uygular"
Kazanımını öğrenmeden çocuk...
Kim bilir kaç insan parke taşlarına oturarak ağladı kaybettiklerine?
Göz yaşlarının parke taşları arasına sığınmış
Bir karıncanın yuvasının felaketi olacağını bilmeden
Ve bilmeden göz yaşlarının parkeler arasında ürkerek baş çıkarmış
Bir filizin can suyu olacağını...
Veya şöyle düşünsek bir matematikçi gözüyle
Bir metre kareye en çok kaç tane parke taşı sığar?
Veya bir fizikçi gözüyle
Her bir adımımızda parke başına düşen baskıyı?
Kime ne bu kadar zırvalık,saçma...
Ne zaman görürüz ki parkeleri?
Ya yerde beleşten bir onluk varsa
Ya da yeni ıskarpinlerini müthiş bir ego patlamasıyla izlerken
Veyahut acımadan bir böceğin fotokobisini çekerken parkeye
Parke dayanışma derneğinden duyuru:
Birlik ve beraberlik içinde şanlı direnişimiz sonsuza kadar süreck...
Parkeler.parkeler,parkeler...
Leyl leyli leyli leyl ley le le le yar...

HIZIR AKTAŞ

MATEBİYAT

matebiyat



MATEBİYAT
belirsiz sayılar kümesinin
tanımsız bir x'iyim
mutlak değerim dışında
ben her yerde eksiyim...

BLOG DERGİSİ



YÜRÜYORUM ŞİİRİMİN YAYINLANTIĞI BLOG DERGİSİ(9.SAYI 55.SAYFA)
http://issuu.com/blackday/docs/blog-dergisi-sayi-9?mode=embed&layout=http%3A%2F%2Fskin.issuu.com%2Fv%2Flight%2Flayout.xml&showFlipBtn=true

YÜRÜYORUM

YÜRÜYORUM...

yürüyorum...
bir ileri iki geri
matematiksel bakma
biliyorum zarardayım
gözlerim tutsak,beynim bulanık
yolcudur fikirlerim engin maviliklere...
ayaklarım telaşta
bilinmezlik ürkütüyor her yanımı
ölüm sessizliği cığlık cığlığa
ben ki çılgın sahnelerin ölmez oyuncusu
ölümsüz hayallerin ölümlüsüyüm
yürüyorum...
yüksekçe basamaklar önümde yine
tırmantıkça ufukta bir cennet görüntüsü
gün ışığı ıslık çalar
dilimde bir köy türküsü
yürüyorum...
akla zarar fikirlerim kanıyor susuzluğa
mutluyum yürüyorum
yolculuk sonsuzluğa...

HIZIR AKTAŞ

22 Kasım 2011 Salı

ÇAĞRI

ey alemi aleme
rezil ve rüsvay eden hayal
çık ve git
hayatla rüyanın
deli eden mecerasından
terket ve sus ölesiye